Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefon ve insan anisi konular

replika telefon ve insan anisi konular
 replika

 replika telefon

 replika

 replika

 replika

 replilka telefon

replika telefon ve insan anisi konular Söylediği her kelime, gözümün önünde müzik notaları gibiı^. şuyordu. Haklıydı. Bütün dünya haklıydı! Annem tembel oidş. mu, babam aptal olduğumu söylerken haklıydı. Sadece fitili Um, mum gibiydim. Hiçbir şey ifade etmiyordu ne yüzüm, ne bedenin Hiçliğe doğru adım adım giderken, an ve an hissetüMerinü anlamı ya çalışıyordum. Anita'nın yüzü şişmeye başladı. Elleri büyüâ parmakları uzadı, Bir ara Kinyas’ı gördüm. Benden bir sigarai& # *içmiyorum İd ben” dedim. '‘Bıraktım! replika Teşekkür ederimy* dığın paket için” dedim. “Yapmam gerekeni bana anlatüj^içıfc şekkür ederim.” "Ben sana hiç paket yollamadım” dedi. Gülmese b*fhâı Kahkahaları kilise çanlannm sesine benziyordu. KıriaSfc ellerimle. Koşmaya başladım. Elimde usturam vsi ' ■ mden itamlar akıyordu. Koşuyordum. Bütün goîlp Kâim
-nün, akşamüstü koltukta otururken ağlıyordun. Sonra hayliye,’ evdeki Ingilizlerden yardım istedim. Kadm hemşireymiş, «iyonun düşmüş. Ve ateşin de çok yüksekti. Sıtma krizi olabileceğini söyledi. Bütün gece sayıkladın. Terledin Noah şehirden j^în getirdi, Üç tane içirdim. Hep yanındaydım. ‘Kinyas’ diye bağırdın. Söylediklerin anlaşılmıyordu. Ama şimdi iyisin ! Ateşin totdüştü. Çok korkuttun beni. Bilseydim sıtman olduğunu, he-yecanlanmazdım bu kadar. Umarım, bilmediğim başka bir hastalığın yoktur!” dedi, almmda biriken terleri nemli bir havluyla silerken. Demek, kendisini unutturmamakta kararlı olan tek alışkanlığım, sıtma geri dönmüştü. Demek, o uçuşan görüntüler, kahkaha sesleri ve hatırlayamadığım resimlerin hepsi yine büyük ihtimalle 41’e fırlamış olan ateşimden kaynaklanmıştı. Ben hastalığımı tamamen unutmuştum. Üçüncü kattaki odama çıktığımda Anita’nın, hana haftada bir içirmesi için Nivakin alması gerekecekti. Tabiî, ben zihnim ölmüşken anlayamazdım ateşimin çıktığını ama bedenim titrerdi. Ve artık onun da acı çekmesini istemiyordum. İkimiz de, yani bedenim de, zihnim de kaldırabilecekleri bütün yükü taşımışlardı omuzlarında. Kabul ediyorum, yüklerin çoğu hayalîydi. Ama benim için hayal gerçekten daha fazla acıtacak kadar hissettiriyordu kendini Bir şekilde, bütün acılan gördüğümü, bütün hıçkırık cinslerini duyduğumu düşünüye um. Sanki, dünyayı bacak-arasından çıkarmış bir kadm gibiydim. Her yeri ive her şeyim biliyordum,
Serinde, buzlu scotch’lan olduğuna göre ikram faslı geçmişti layısıyla ikinci konuya geçebilirdim. “Özür dilerim. Gekfi^ I duymadım. Rahatsızım biraz ve iyileşmeye çalışıyorum, S14,,. I sılsınız ?” diye bir cümleler kümesi çıktı ağzımdan. Bu kadara I zik konuşabildiğimi bilmiyordum. McLaren denen, kalın çetçerç. I li bir gözlük takan ve kızıla yakın saçlan olan adam konuştu “Umarım bir an önce iyileşirsiniz! Eşim biraz yardımcı otaf, çalıştı. Ben, sizin yanınızdaki evde eşim Uz’le yaşıyorum. M sizin gibi bir centilmenin taşındığını söyleyince bu eve,bunu ret etmek istedim."
Rend’ye verdiğim onca nakit paradan sonra sadece birce# men olarak beni komşularımıza anlatmasına doğrusu itli* li®. Ben en azından, öz babası olarak tanıtılacağımı şarapta komşularımıza!
“Anıta ve ben, sizi ziyaret etmek istiyorduk ancak bileceğiniz gibi evin birçok yerini yeniden yaptırmak gerek# y;m hiç boş zamanımız olmadı.
“Ne kadar ilginç!” diyen McLaren. “Bu konuda birkaç makale okumuştum” diye devam etti. Böyle bir konunun varlığından, özellikle de üzerine yazılmış makalelerin varlığından kesinlikle haberdar olmayan ben, “Evet, bu aralar Avrupa’da çok moda. Kendi dilimizin bu vahşilerden gelmediğini, aslında aralarında hiçbir etkileşim olmadığım kanıtlamaya çalışıyorum” dedim. Şimdi, gerçekten de inandırıcılık şansımı zorlamıştım. Zihnim benim tarafımda değildi O bana, ben ölüyorum, sense replika hayatçılık oynuyorsun iki bunakla, diyordu. Ren^’nin alanına girdiği için söylediklerimin
ana fikri, yani bizim uygar, topraklarında yaşadıklarımızın ise vah-ş oldukları sloganı ona çok mantıklı geldiği için başlayabilirdi konuşmaya. Ve öyle de yaptı.
“Evet, ben de öyle düşünüyorum. Yani, umarım bunu kamtlaya-mhmım l Zaten, en büyük kanıt bugün, Afrika’nın dörtte üçünde Uun dıUeruun okullarda okutuluyor olmasıdır, değil mi Joshua!” ¿oshua, îfeııi kadar kudurmuş değildi. Konuya daha temkinli rdu Böyle insanlar vardır. Vücutlarının çevresine, tek-^ mn ar aba İttikleri bağlamış insanlar. Herhangi bir çarpış-/ ii^vvoiai akiamu düşünenler. Airbag’i icat edenler. McLa mantıklı ve doğruydu. Bir né'yi öldürüp McLaren’a akşam yemeğe kalması için ısrar etm-düşündüm. Uzun zamandır kimseyle konuşmuyordum, gö^ ^ rülmeyen konular baklanda. Ve yazmanın yanında, konuşarak zihnimi zayıflatabileceğimi biliyordum. Eğer bana söylenenleri dinlemez, önemsemez, ve sadece aklımı meşgul eden düşüncele, rimi kelimelere dökerken, beynimde yeni fikirlerin oluşmasını engellersem, zihnimin ölmesine de yardımcı olabilirdim... Birkaç dakika sonra René, düşüncelerimi okumuş gibi izin isteyip kalk, ması gerektiğini söyledi. Joshua’run da zeki kafası, yerli halk için söylediğim kelimeye takılmış olacak ki o da gitmek istedi. Ama René’nin gidişine anlayış gösterebüeceğimi ancak, yeni tanıştı ğım komşumun yemeğe kalmadan gitmesine üzüleceğimi söyleyince, kansmı alıp dönmeyi kabul etmek zorunda kaldı...
Anita’ya yemek hazırlamasını söyledim. Entelektüel beyazla nn yemeğini replika telefonlar hazırlamak ve aralarında yiyecek olmak onu da he yecanlandırmıştı. Mutfağa doğru giderken aklıma geldi. “Herken le yatabilirsin ama eğer bir gün, ne nedenle olursa olsun René do-muzuyla yatarsan, ne kadar ölü olursam olayım, ikinizi de biçmeye gelirim !n diye bağırdım arkasından. Mutfağın kapısında buruşmuş yüzü göründü Anita'nın. “Merak etme ! Sahildeki teknelerin küreklerini tercih ederim o şişkoya” dedi. Gün geçtikçe keskinleşiyordu Antta’nm zekâsı. Ve bacakları sanki daha da çekici olu yordu. Ben sadece görüyordum ama iki beyazın da ister istemez baktıkları iki siyah sarmaşık, onlarda fizyolojik başka etkilerde yaratmıştı. Sarı evde, tik ve belki de son kez benim katılacağım fil akşam yemeği veriliyordu. Komşularımla yiyeceğime değil, komşularımın olmasın
'• ipline kadar medenî bir ev sahipliği yapmayı arzulamış olsa bunun gerçekleşmesini replika telefon sağlayacak bilgiye ve gerekli sayıda servis tabağına sahip değildi. Giriş yemekleri pek de Fransız mutfağının çeşitliliğine uymuyor ve beyaz şarap da evin bodrumundan, özel bir koleksiyondan çıkmıyordu. Ama yine de Joshua ve üz, durumlarından hoşnut görünüyorlardı. Yemekteki eksikliği giderebilmek için Anita, düzeyli ve ilgi çekici sohbet konulan atıyordu ortaya Yanımda oturan Liz ve karşımda şarabını yudumlayan Joshua bilselerdi ev sahibelerinin daha birkaç hafta önce barlarda müşteri arayan bir fahişe olduğunu ne hissedelerdi acaba, diye düşündüm. Ana yemek olan mérou balığı ve pilavı getirmek için masadan kalkan Anita’ya gayet sıcak davranan Liz de yardım etmek için peşinden mutfağa gitmişti. Beni, hâlâ René gibi ırkçı bir beyaz
Söylediklerinden çıkardığım sonucu beğenmiş olmalı ki, hini, yüzündeki hafif bir tebessümle yeniden doldurdu. Ahitave Liz yerlerine oturmuş, balığın servisini yapmışlardı ben konuşur-kem Ve hepimiz Joshua’ya bakıyorduk. Konuşma sırası c “Evet, Bay Perrot. Ahlak, tercih yeteneğimizin, < aklimızın bir sonucu. Ama doğa çok daha ilginçtir” diyerek üzerinde toplanmış dikkatimizi hak etmeye çalışıyordu. Devam etli “Bazı bitkiler vardır. Bunlar, hayat ile ölüm arasında bir çizgide dururlar. Saklanırlar. Diğer bitkiler, onlann rmdan bile haberdar olamazlar. Sanki varlıklarının öğr< sonlan olacakmış gibi. Biz botanistter, buna gizli Herhangi replika samsung s8 edge bir ansiklopediyi açarsanız, göreceksiniz M, kar# da tam olarak şu cümleler yer alır, fizyolojik görevlerin hemen hemen bulunmadığı ya da çok zor fark edilecek düzeyde tato-duğu hayal tarzı. Bu şartlarda yaşayan en bilinen bitkiyse to yolmalardır Varlıklarım Tann’nın bile unuttuğunu düşünürto h$zm Ve iman da, eğer benzer bir hayat yaşarsa, belki stofe o ahlak kıskacından kurtulabilir. Sadece tercMetei# AMta ttgfti... replika samsung s8 edge Si» büyük ihtilalinizde giyotinler büyük et par# mimtUümrı ğkn büyük zekâları da bedenlerinden ay™#*' rte4®te»lo,A« «ınra gelenleri duyunca trkü##^
" “ etti kocasını düşünen her meden, kadın gıbı. "‘tS ’ Sofra d» başka konulardan bahwWek !" dedi. ’•'05hUa’ e yakışıyorlardı. Huzurlu bir hayat sürmek için gelmış-»|rbir^ René gibi parazitlerle arkadaşlık yapmak zorunda ¿şiardı, beyaz cemaatinden dışlanmamak için, ama yine de İu görünüyorlardı. Liz, bölgedeki çocuk hastalıklarını Birleş-,niş Milletler’e duyurmak için arkadaşlarıyla bir demek kurduğunu ve elçiliklerle de görüşerek yardım talep ettiklerini anlattı. Verdiği çocuk ölümü rakamları can sıkıcıydı. Afrika’da, bir sofrada sarhoş olana kadar iyi şeylerden bahsetmenin imkânı yoktu. Çünkü iyilik, bu topraklarda yaşayamayacak kadar zarif ve kırılgandı. Benim asıl hoşuma giden Joshua’nın bahsettiği gizli hayattı Aslında, ben de o kuru yosunlara benziyordum. Daha doğrusu, benzemeye çalışıyordum. Fark edilemeyecek kadar az hayat belirtileri göstermeleri muazzam bir durumdu. Demek, her zaman için, küçümsediğim doğada da, içinde bulunduğu kalabalıktan kwkan, var olan bütün canlılardan uzakta, kendinden bile uzakta yaşamaya çalışan bir güç vardı. İnanmıyordum tabiî, o Budizm hikâyelerine ama bardağıma su koyarken, mümkünse gelecek sefere. kuru yosun olarak geleyim dünyaya diye bir yakarış fırlat-tım uzaya. Ben de, gizli bir hayat yaşamıştım. En azından, ailemle otururken. Onlara hiçbir zaman söylemezdim gerçek düşünce-mm Tabiî, arkadaşlarım da bilmezdi hayata ve dünyaya dair görüşmelerimi. Dikkat çekmeyecek kadar sıradan, kadınların il-/ivrıj çekecek kadar değişik konuşmalar yapardım kalabalık * 'i< ; sUuruiması zor bir dengeydi. Ama on yıla yakın bir süre başarabilmiştim. Eğer devam edebilseydi o gizli hayat < w replika samsung s7 edge esindeki, yalandan
nup yatağa uzandım. Geceleri iyi uyuyamıyordum. Genellil^ [| kuya daldıktan birkaç saat sonra açıyordum gözlerimi. Ve tan kalkmadan, sabaha kadar karanlığın içinde seçebildiği^ yalan seyrediyordum, okyanusun usanmadan savurduğu dalg^. rm sesinin eşliğinde. Bu geceler, yaşadığım bu günler, yeryü% de düşünme yeteneğiyle geçirdiğim son saatlerdi. Büyük bir $0. nün gelişini hissedebiliyordum. Korkmuyordum olacaklarda Hızlandırmak ise mümkün değildi, zihinsel ölümümü. Sadece ya zarak boşaltıyordum içimi. Elimden gelen replika samsung s7 edge buydu. Büyük bir ine, kanizmamn işleyişini dinliyordum. Patlamasını kimsenin engele yemeyeceği bir saatli bombanın geri sayımım dinler gibi İki® parçaya bölünmüş zihnimin somut hayatla ilgili kısmı her giinkl çüîuyordu. Ve diğer bölüm bütün zihnime hâkim olduğu gün, dünya üzerindeki Kayra aklı da sona erecekti...
Kapının açıldığını duyunca, gözlerimi o yana çevirip içerip Anka'ya baktım. “Yanıma gel” dedim. Yatakta, benden boş kalan yem uzandı. Ellerini göğüslerinin altında birleştirip tavam seyretmeye başladı. Sessizliğe dayanıklı değildi genç kadın.
“Yazdıklarını okumak isterdim” dedi. “O siyah çantanıniçit İdlere bir göz attım ama tek kelimesini bile anlamadım, Bazı# temek- kendi ismimi gördüm. Biliyorum, merak etmen#1 aına yine de sormak istiyorum ne yazdığını?” hmwxm, ancak ikimizin de ayaklarım görebiliyor# ^ ince ve küçüktü Parmaklan ayaklama#®
toktaydı. Benim ayaklarımsa, küçük paletleri andıran
I ! /fuZU ydl Topuğumdan itibaren genişleyerek gidiyorlardı, j taban düşüklüğü teşhisi konduğu için bütün ço-
I ^sp0r ayakkabılarıyla gezdikleri bir dönemde ben, orto I ■i uygun gördükleri postal benzeri ayakkabılarla dolanı-I ? riiinı Altı yıl sürmüştü tedavi ve sonunda benim de ayaklarım, I ^siniri gibi, kumda daha belirgin izler bırakmaya başlamıştı.
I haviyi yaptıran ailem geleceğimi düşünmüştü. Askerlikte yapa-I cagım sabah replika iphone 7 plus koşulannda ağnlar çekmemem için gerekli görmüş-I jerdi. Ama ben gerekli görmedim askerliği. Bir erkek olmak için I 1 başka yollar denedim. Ve eminim herhangi bir ordunun herhangi I i birsubayı kadar bilgi sahibi oldum, silahlara ve onların nasıl kul-I (anılacağına dair. En tepesine varamayacağım bir kuruma, en aşağısından başlamak anlamsız gelmişti. Eğer herhangi bir ülke,
I askere aldığı adamlara, kara kuvvetleri komutanlığı makamını hedef gösterebilseydi, belki daha geçerli olurdu askerlik...
■ "Kendimi yukarıdaki odaya kapatmadan önce sana son bir gö-I rev vereceğim dedim, söylediklerine bir yanıt bekleyen Anita’ya. i “Evde, üzerinde el yazım olan her kâğıdı toplayacak ve o siyah
çantaya koyacaksın. Ayrıca, odaya girdiğim ilk günün akşamında son bir kâğıt replika iphone 7 plus daha bulacaksın yatağın yakınlarında. Onu da çan-taya, diğerlerinin yanma koymanı istiyorum. Ve sana bir adres yazdıracağım. O çantayı da bir kutuya koyup verdiğim adrese yollayacaksın... Neler yazdığıma ve geçen gün bir kutu içinde ge ten yazıların içeriğine gelince.,. Merak etmemeye çalışman tekdir etti0m bir çaba. Sana bunları açıklayacak ne gücüm, ne de keli-mm var. Ne yazık ki öğrenemeyeceksin hiçbir zaman i Ama şu-m ^yjeyebıürim. O kâğıtları vereceğim adrese yollaman, arada malini»! temizlemenle aynı derecede rahatlatacaktır beni.* ‘■/tftefiih tabii W tatmin etmemişti Anita’yı. Hatta daha da kafası-f ^ t Belki de bu yüzümü görmesi ilerisi için daha iyiy r î{ tuseettıkierirün kaybolmasını sağlayabilirdi, beni Kendine bir koca bulup mutlu olmasını istiyor-''7, * ibfpsı bu Bu adres vereceğimi söylemiştim.
sf ut bende son hamlesiyle uyandırdığı ço-
ni. Tek istediğim yol lam aktı. Cümlelerimizin ve hik%çw onda yaratabileceği etkileri de önemsemiyordum. Belki
ileride, Hakan’ın çocukları okurdu, birkaç gün boyuncahak^ um birlikte olduğu adamların hikâyelerini. Beynimde kır^^
bir kenara fırlatıp aramaya başladım. Bir kâğıt olduğunu bify0f dum, Hakan’ın adresinin kendi el yazısıyla yazıldığı. Valizin k deki bütün kâğıtları fırlatmama rağmen bulamamıştım. Kaf^ kaldırıp dolapta asılı duran dört siyah cekete baktım. Bunlardan birini Meksika’da giymiş olmalıyım, diye düşündüm. Terlemeye başlamıştım. Eğer adresin yazdığı kâğıdı bulamazsam ne yapacağımı bilmiyordum. Eroin krizindeki bir bağımlı gibiydim. Ceket, terin hepsini yatağın üzerine, dağılmış kâğıtların ortasına attım Ceplerinde, çakmak ceplerinde hayatımı arıyordum. Ellerim titriyordu. Zihinsel ölümümü arıyordum ceketin yırtılmış iç cebinin dibinde, astar ile kumaşın arasında ufak bir kâğıt hissettim. Eli mi geri çekerken cep tamamen yırtıldı. Kâğıdı gözlerimin önüne getirdiğimde, önce ismini sonra da adresini okudum, Hakan’a Kalbim, uzaya fırlatılacak bir mekiğin motoru gibi çalışıyordu Okluğum yere çöktüm. Kâğıdı, başparmağım ve replika iphone 7 işaret parmağın-la öyle sıkıyordum ki, altı milyar insan gelse alamazlardı benden Yerde sırtım dolaba yaslamış otururken, çıkardığım onca sesten dolayı Mt kriz geçirdiğimi düşünen Anita içeri girdi. Tekbirken-He etmesine fırsat vermeden, wIşte!" dedim, kâğıdı göstererek. "Adres bu! Buraya yollayacaksın yazılanları!”
Valizden çıkarıp fırlattığım kâğıttan, eşyaları toplarken AA km devam ettim tokuşmaya Bu sefer, kendi dilimde tak 
hiHrdikten sonra salona inip yanıma oturdu. Belki de, defi-Piketlerime tanıklık edince, kendimi bir odaya kapatmamın ce Atıklı bir davranış olduğunu düşünmeye başlamıştı. Hatta o gelmesi için sabırsızlanıyor bile olabilirdi. Çünkü demin yu-kanda gördüğü açılan gözlerimden korktuğunu biliyordum.
“Sana söylediğim her şeyi hatırlıyorsun, değil mi T diye sordum Haklı olarak, düşüncelerimi okuyamadığı için, “Hangi konuda?” dedi.
“Bana nasıl bakacağınla ilgili olanlar” dedim, bitkin bir İngilizce’yle. Bütün bildiklerimi yavaş yavaş unutmama rağmen, hâlâ Shakespeare’in lisanım hatasız konuşabildiğime hayret ediyordum. Belki de, zihnim bunu en sona saklıyordu. İşine yarayan bilgileri en son temizleyecekti, belki de. Önce kadınlar ve çocuklar gitmişti!..
Evet dedi. Seni nasıl besleyeceğimi, ne sıklıkla temizleyeceğimi biliyorum
lıirrıünde fahişelik yapmış olan Anita’nm da şereften va yoktu. Bu durumlarda birbirimizin gözlerine bakıp taljk N karşılaştırmış olmasına içiyorduk şarap ve capuccino’y^S bir karşılamaydı ki bizimkisi, hayatlarımızdaki boşl^j ^ anahtarın deliğine girmesi kadar eksiksiz dolmuştu. Anitah ^ tiği ve hayal ettiği zenginliğe, ben de bedenimin melek kal t-kıeısrna kavuşmuştum. Ve ikimiz de biliyorduk ki birbiri^^ rebileceğimiz başka bir şey yoktu. İki insanın birbirine olmasmın, onları bütün dünyadan koparabilecek bir güç 0|^? nu düşünüyordum. Benim Anita’ya olan bağımlılığımın bedensel olması ve onun da bana maddî açıdan kendini sadık^ setmesi varabileceğimiz en iyi noktaydı. Belki bulunduğ^ noktayı biraz da olsa kirleten Anita’nm bana duyduğu aşk ^ ama onun da çok uzun süreceğini sanmıyordum...
Noah evde olmadığı için ikimiz de çıplak oturuyorduk. Zaten Anita gibi bir kadının göğüsleri bile, herhangi yerli bir çocuk iç® ilginç değildi. Herkes birbirini çıplak gördüğü için heyecanlan-mazdı Afrika'da...
Bir defasmda, daha üniversiteye giden bir çocukken, evinde geceyi geçirdiğim kadına hiç dokunmadan onu orgazma ulaştır mayı başarmıştım. Sadece konuşarak, doğru kelimeler bularak. Uzun sürmüştü, anlattıklarıma yoğunlaşıp hayal etmesi, ¡¡¡g| gazm da uzun sürmüştü I Kelimelerle yapabileceğim en büyük gösteriydi. Belki bir de, herhangi bir bankaya girip sadece konu şar ak, veznedarı bam önündeki bütün parayı vermeye ikna etmek, haeuı cayılır bir gösteri olurdu... Tabiî, bir kadmadokum-dan sevişmek pek normal bir yöntem değildi ve bazen çok sıkıcı oiabiUyordu ama yine de kullanılan kelimelerin aynılarının, yer-lirini dağtftttmek, bir marangozluk .işi tarifinde de kullanılabile* o^derırâ İAkmk büyük bir zevkti...
Ağma attığı buyılk&mnm diliminin suyu aitdudağmdanç^ Anita'ya ^ böyle bir gösteri sunup sunama^ Sm bit hediye ıMlMkM, Kullanacağım kelini tmmı t opal adamlarla geldi aklıma ݧ
olrtayı küçümsemiştim. Değil bir kadını kendinden bir dilim ananas istediğimi söylemem bile bir mucizey-^'""zUıin boşluğunda. Şimdiye kadar hiç karşılaşmadığım bir ^ Jndaydım. İlk kez hissettiğim bir duygu. Boşluk. İçinde, bir-d temel bilgi ve görüşten başka hiçbir düşünce zerresi banndır-^ayan, boş bir akıl. Yankılarını duyuyordum aklımdan geçenle-rjn; Kendime bunu yapabilmiş olabilmeme hâlâ inanamıyordum. Çok ağır uyuşturucular almış gibi, az sayıda ve karmaşık görüntüler vardı hafızamda. replika iphone 7 Bütün sesler aynıydı, hatırladığım. Kokular farklılıklarını yitirmişti. Dünyadan kopuyordum, doğduğumda annemden koptuğum gibi. Ama bu sefer, ben kesiyordum aramızdaki bağı!
Anita’nın iri siyah gözleri ve uzun kirpikleriyle yine bana baktığını hissettim. Konuşmak istiyordu. Belki de beni vazgeçirmek istiyordu. Kadınlığım teklif etmiş, işe yaramamıştı. Şefkatini vermiş, yine de dönmemiştim yolumdan. Onu ikna etmenin bir yolu olmalı, diye düşünüyordu. Okuyamıyordum akimdan geçenleri ama duyabiliyordum. Önündeki tabakta son kalan ananas dilimini de ikiye bölüp ağzına attıktan sonra, “Peki benimle daha önce karşılaşmış olsan, âşık olur muydun?” diye sordu. Varmak istediği noktaya giden yolda iyi bir başlangıçtı. Onun on yedi yaşında bir zekâsı, benimse yaklaşık altı yaş seviyesinde bir zihnim vardı. Babam tenis oynarken, rakibiyle arasındaki fark açılıp setier-¥ dumm 2-0 olduğunda ve herkes onun yenildiğini düşünmeye başladığında, kendisine havlusunu götürürdüm ve bana şu sözü söylerdibilmediğim herhangi bir şeyi ^ misiniz T diye. Kimde böyle bir sır vardı? Bütün dehalar dünyayla paylaşmışken, hangi bilinmeyenden bahsediyortl^^ Anita’yla ayni verandada karşılıklı oturuyorduk ama bin ile bir Avustralya yerlisi kadar farklı konulardan bahsediyor Daha doğrusu, benim bahsedecek konum kalmamıştı. İy^, İdlere asılıyordum... Parazitlerin hayatı hep ilgimi çekmişte de onlardan biri olmuştum. Deliliğini teyit etmek için top? içinde yaşayan bir olmuştum. Ama artık bitiyordu. Kimseye ^ yacım yoktu. Sınırsız yalnızlığımın içinde kaybolmamın her geçen saniye yaklaşıyordu. Saatlerin durmaması yine tekte, sellimdi. Zaman makinesini, ben zihnimi öldürmeden icat ed^ adamı diri diri gömebilirdim!
Anita boş tabağı götürmek ve her aşk konusu açıldığında I lan gözlerinin yaşlarını boşaltmak için mutfağa gitmişti. Onun I mutsuzluğunu değiştirebilecek yeteneğim yoktu. Zaten, hayatım boyunca kimseyi gerçekten mutlu edememiştim. Dağıttığım pa-ralar, akrobatik hareketlerle kurtardığım hayatlar. Hepsi kendimi kandırmak içindi. İçimde, en derinimde iyi bir insanın yattığına kendimi inandırmak içindi. Oysa ben, kelimenin tam anlamıyla bir bencildim. Dünyada yaşayan en bencil adam! Sadece kendi* mi düşünmüştüm bunca yıl. Hiçbir zaman değişmeye çalışmam^ tını. Ailemin beni istedikleri yerde görme arzularım küçümsen^, onların gerçekte neler hayal ettiklerini önemsememişta.Teki çabam olmamıştı, beynimdeki sesleri susturmaya yönelik, fi bir çabam yoktu, normal bir insan olmak uğruna harcadığım! tıp idealleri aşağılamam, bütün başarılan utanç verici rekabeti m sonucu olarak görmem sadece ve sadece sonsuz tembelli^ W bm^Usğimdeft kaynaklanıyordu. Birine âşık olmayı istedi^ M ffflftt Amta’ya, aslında dürüsttüm. Doğruydu, sabah fİİ im JpİSf sevdiğimin farkına varmak istediğim. Ama hiç
feşmı başarmak için? Okulumu bitirmek, bir aile it ANk çevremi wv$yte donatmak için hiç çabalamış m# • ttf Myır! İadece hoytifı eğdim içimdeki aomas# âgM*» ¡WW$*oton kötülüğe, büyük bir zayıflık Ora# di*
Belki de, her insanın beyninden kulağına gelen o I 1 insanlar tarafından ellerinin tersiyle itilirken, tarafım-I ^'bıçaklanmışlardı. Ve şimdi, beni bulunduğum noktaya geti-J f bencilliğim yine bir insanı mutsuz ediyordu. Beni yaratana duyduğum acı nefret de bencilliğimdendi. “Ben böyleyim!" de-^ kadar korkunç bir söz yoktu. Ama ben hep öyle söylemiş-tim, karşımda yaptıklarımın, düşündüklerimin doğru olmadığmı söyleyen ve beni seven insanlara. Ben böyleyim. Değişemeyeceğime inanmak o kadar kolaydı replika iphone 7 ki! Yokuş aşağı inmek kadar zevklisi yoktur. Hele tırmananlarla, her yükseldikleri birkaç santimde kilolarca ter dökenlerle alay etmek ne kadar da rahatlatırdı ruhumu! Zayıf olduğum için kötüydüm. Tırmanamadığım için normal olmadığımı kabul ettirmeye çalışıyordum. Çünkü tesadüfen keşfetmiştim düşünmeyi. Ve konuşmayı. Dolayısıyla bu yolla birçok insanı, aklımın hasta olduğuna inandırmıştım, benden başarılar beklememeleri için. Ama dünyanın en sıradan insanı kadar normaldim aslında. Yalan söylüyordum herkese. Hepsi bu.
Ve sonra inandım bir gün bütün yalanlanma. O kadar inandım W zihnimi öldürmeye karar verdim. Her zaman için en çok sevdi-limsöz, 'hiçbir şey için geç değildir!” cümlesi olmuştur. Bunu kendime tekrarlayarak, kaçırdığımı tahmin ettiğim vagonların asla bitmeyeceğine inanmaya çalışırdım. Oysa, artık rahatlıkla diyebilirim ki her şey için çok geç! Benim gibi, ruhu ve aklı iltihap-arfa dolu bir adamın yapması gereken en doğru iş zihnini öldür-muU Hem zaten okullarda öğretilen bir doğa kanununa boyun ; m ben İşe yaramazsa yok olur!” kanunu. Bugüne kadar insanlar için üzülmüyor oluşum, sattığım uyuşturucu-m.ııaya gireceklerin uykumu kaçırmıyor oluşu... Yok ol-
■W İ(;U; fedasıyla geç«* nedenler...
[, Üstelik farkındayım ve bu beni daha da
Çİp kaçar mıydım ? Artık biliyorum bu soruların yan«w yirmi birimde değil ama kırk birimde terk ederdim ^ ğum her insanı ve eşyayı. Mutlaka yapardım! Ben sevgi dolu insanlarla yaşayabilecek biri olmadıgmu*^
Ben, toplumun bana öğütlediği gibi konuşabilecek, yün* cek, para kazanabilecek bir insan olmadığımı anladım, gamsan olmadığımı anlayabildim .. Başka bir tür vardı içimde r ' re boyun eğerek, dediklerini yaptım. Ve o türün ölümünün gerçekleştireceğim şekilde olduğunu da biliyorum...
Gece önüne geleni ezip geçiyor Gaz lambası kalemin gölgem le oynuyor ve hâlâ yazıyorum. Hatırladıklarımın hepsini Ba yeterince insanla karşılaşmadım, belki de tesadüfler tanrısı & vermedi. Ama bana benzeyen biriyle tanışmadım. Çok is%0î. dum bir zamanlar, cümlelerimin sonunu getirecek bir erkek ya^ kadın bulmayı. Belki, o bulacağım kişi biliyordur yanıtlan, diye düşünüyordum. Eğer biliyorsa yanıtları, bana söylerdi ve ben® de bütün geçtiğim yerlerde kan, gözyaşı dökmeme gerek kalmaz, di Yirmi bir yaşımdan önce tanısaydım böyle birini, belki de hiçbirini yapmazdım... Kinyas bazen, “Bütün yaşadıklarımızı hayal edebilseydik, gerçekten yapmamıza gerek kalmazdı" derdi ft lüp geçerdim, bana korkakça gelen sözüne. Ama belki de ha& dır, diye düşünüyorum şimdi. Eğer iddia ettiğim kadar ra® saydı hayallerim, eğer gerçekten öldürdüğüm insanlara çıpt nnı, üzerinde kadınlan dövdüğüm toprakların kokusunu hayal edebilseydim, belki de ihtiyacım kalmazdı hepsini gerçektenyt mama Ama bir kez daha kendimi kandırdım, hayal gücümün^ h öldüğünü düşünerek. Aslında hayallerim, rüyalarım, gerçekle meden birer hiçti. Ve kendimi dışında gördüğüm insanlığa® ortacıdaydım ashnda Yetmemişti hayal etmek! Bir de, pfi oteıtar iüedim. Ve bugün, yaptıklarımın kaçınılmaz sonu# yaşıyorum Hayatim boyunca sahip olduğum bilgiler, kur#1 düşünceler zinciri yüzümdeki deliklerden akıp gidiyor. f§f' 0 «rittafaeydım zihinsel ölümü, belki de birkaç gün 010, üçüncü tetaki o odaya kapatmama gerek kalmazdı k #vreye %mmş ve zihnimin küçücük bir
istediklerini yaptırmıştı. Sırf ulaşabilmek için sessizliğe ^ra. • Eğer gerçekten gördüğüm rüyaları yaşadığıma inanıp İde gündüz aynılarını gerçekleştirmek istemescydim, her şey c0tt farklı olurdu...
V Ve gaz lambası sönüyor Fitili bitti. Bunlara tanıklık etmek benim görevim belki de. Bunun için dünyaya gelmişim. Bütün sonlanı bitişleri görüp hepsinin ardından ağlamak için!
replika telefon

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder