Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefon ve insan tarihcesi konu

replika telefon ve insan tarihcesi konu
 replika

 replika

 replika
 replika

 replika

 replika


replika telefon ve insan tarihcesi konu koltuğuna oturup kain <sini içmesi en büyük keyfiydi. Kahvesini içerken L/% iar giderdi. Kim bilir o hassas kalbinin derinliklerinde ¡S111J ler, ne duygular, ne hüzünler vardı ki bu vaziyette uzun zaıtfSl şürıilr, fa uzaklara bakar giderdi. Sonra aniden başım çevttJ7 «nida ya Sofraeıbaşı İbrahim ya ben o an küm varsa, b bakıp lıaflfçc giilttmserdi. Sonra da muhakkak kitabım istedi Yalova günleri Atatürk için hep böyle keyifle geçerdi. Gececi ne sofralar kurulur ve yenilir içilirdi.
Atatürk bu köşkü çok sevmesine rağmen ölmeden evvel diğ^ j tüm malların) nasıl devletine, milletine bağışlamışsa, bu çok sev- î dlği çiftliğini de milletine bağışlamıştı, çünkü onun parada, ma), j da hiç, ama hiç gözü olmamıştır. Onun tek serveti Türk nülletmkı varlığıydı.
Bazen de köylülerle konuşur, dertleşir, onların sıkıntılarım sorar, not aldırır, sonra da muhakkak bir şakayla, espriyle onlara veda ederdi.
Yıl 1930. O sene bazı siyasi çalkantılar söz konusu. İşte o günlerde Yalova'daydık, ama Atatürk devamlı olayları takip ediyordu, hatta bu olayları yakinen takip etmek isteyen gazete muhabir-eri de Yalova Kaplıcaları ’ndaydı. Büyük bir hareketlilik vardı.
Bu hareketlilik içerisinde Atatürk’ün takip ettiği muhaberat* se, telgraf makinesinin başında devamlı oturan Sezai isminde ir memur ve bir de genç yardımcısı temin ediyordu. Çoğu gide-sk ve gelecek evrakları ben gidip takip ettiğim için hallerini^ nen görüyor ve üzülüyordum. Uyku, durak yok devamlı §§ rlardı.
Yine işte böyle yoğun bir trafikte, hatta gece yansına doğru L den bir telgraf geldi. Hem de Sivas’ta okuduğu o meşhur mı« ai Bey uyku sersemliği filan, telgrafı zar zor alır.
Bir yurt gezisinde» Nuri Ulusu en solda.
hemen, doğru koşup telgrafı aldım ve Atatürk’e getirdim. Daha replika okumaya başlar başlamaz hiddetlendiğini görünce, şaşırdık.
Okumayı bitirince bana dönerek “Bu telgrafçıyı sabah acele bana getirin’’ dedi. Sabahı zor ettik, doğru Sezai Bey’e. Adamcağız bembeyaz oldu, ama naçar köşke getirdik. Yanma sokar sokmaz “Telgrafçı efendi, bu ne biçim yazma, nasıl uydurdun bunlan, telgrafın başında bana Demir Pençeli Atatürk ismini yazmayı kim uydurdu, böyle saçma, sapan sözleri nereden uyduruyorsunuz” diye tersleyince Sezai Bey kendinden hiç beklenmeyen bir cesaretle “Paşam haklısınız, ama çalışma şartlarımızı bir görseniz, gece gündüz, uykusuz saatlerce fasıla vermeden çalışıyoruz, dolayısıyla da hata yapıyoruz, telgraf merkezimize takviye istedik vermediler, böyle giderse daha da kötüye gidebilir” diye cevabı yapıştırmaz mı?
Atatürk dinledi ve birden hiddeti geçti ve “Adam doğru söylüyor, derhal buraya takviye yapılsın” diye talimatı verdi ve adamcağızı uğurladık. Hemen ertesi gün verilen talimatla acilen üç dört kişi göreve başladı ve Sezai Bey rahatladı.
Atatürk doğru söyleyeni hep takdir ederdi. Yalan dolandan, riyakârlıktan nefret ederdi.
Yine bir gün Yalova’da Millet Çiftliği’ndeyiz. Berber Rıdvan, müstahdemlerden İsmail, bana “Hadi, Atatürk yok, bir denize girelim, biraz ferahlayalım” dediler. Ben Boğaz çocuğu olup, ömrüm hep deniz kenarında, gemilerde geçtiği ve de çok iyi yüzmede bildiğim halde, yazlan denizde yüzmeyi pek sevmezdim. Ara sıra, o da hava çok sıcak olursa replika telefonlar bir girer çıkardım. Onun için, siz girin diyerek savdım. Onlar girdiler, yüzdüler,
Yalova’yı çok sevdiğinden, Yalova’da çiftlikte ufak bir köşkp| pıimasuu. ai'zıı eden Atatürk, köşk temelinin atıldığının ferdası j da meskûn mahalde, inşaat tetkiki yaparken, yapılacak köşkte: zemin katının üstündeki birinci kata çıkıldığında, civardaki büyük çınar ağacının bir dalının, bu katrn inşasına müsaade edeme yeceğini, bu itibarla ne düşündüklerini ilgili kişilere sordular Mesul şahıslar koca çınarın bu büyük dalını kesmek mecburiye tinde kalacaklarım söyledikleri zaman, dün gibi gözlerinim önündedir Atatürk’ün kaşları çatıldı, gözleri şimşek şimşek çaktı, w$iz şaşırdınız mı? Hayır, katiyen bu dal kesileıuez. Binama veılni, temelini değiştirin. Bu daim kurtulabileceği yere kadar «eli sökün veya sürün” talimatım, daha doğrusu emrini verdi, ¿sasında Atatürk bir gün İstanbul Bursa yolu üzerinde Yalo* a’dan geçerken, -tahminen 192
Atatürk, Yalova’da gündüzleri otomobille civardaki w zer köylülerle sohbet ederdi. Yine böyle bir gezinti sir® !
¡erinigütmekte olan bir çocuk gördü ve “Yamna du^^îl Durduk, çocukla konuşmaya başladı. Adım sorduğunda 4^ fa” diye cevap alınca “Bana da Mustafa derler” dedi. SaçfeTH gözleri mavi olan bu çocuğu Atatürirde karşılığmda para alırım, dedi. Atatürk “Peki bakalım” deyince dağarcığında bulunan yiyeceklerden bir j Atatürk’e verdi ve karşılığmda Atatürk ona 10 lira verdi. Çob%t| | bu asalet ve bu güzel davranışı Atatürk’ü çok etkiledi ve “gel ^ 1 zim çiftlikteki inekleri de güt, aldığın paradan fazlasını sana vere | ceğim” deyince Çoban Mustafa “Ağama sorayım, izin verirse gf. 1 lirim.” deyince Atatürk bizlere talimat verdi, ağasım bulduk, gç. j rekli izni aldık ve küçük sığırtmaç Mustafa’yı davet ettik. Ertesi i gün gelecek olan Mustafa’ya yol gösterilmesini, kollanmasını, ] karnının doyurulup kendisi gidene kadar misafir edilmesini ilgili-lere emretti.
Ertesi gün köşke gelen Mustafa'nın önce güzelce kamını doyurduk. Atatürk kalktıktan birkaç saat sonra aşağıda salonda »turan Mustafa'nın yanma geldi. Sohbetleri tekrar başladı. Ata-ürk kendi çocukluğuna yüzde yüz benzediği için bu çocuğu çok evmişti. Çocuğun kanunda bir şişlik vardı. Atatürk emir verede, derhal Şişli Çocuk Hastanesi’ne yollanıp, bakılmasını istedi, ilahare de, bu çocuğu okutacağız, dedi.
Sığırtmaç Mustafa'nın talihi dönmüştü, derhal hastaneye yol-ıdı, tedavisine başlandı. Bir gece Atatürk bize “Hadi Sığırtmaç ıstafa’ya ziyarete gidiyoruz” dedi ve de aceleyle hazırlanıp Şişkocuk Hastanesi’ne ziyarete gittik. Doktorlara gerekli talimat-bizzat verdikten, çocuğun da gönlünü aldıktan sonra saraya dük. Ata’nın yüzündeki o mutluluğu hiç unutamam, lustafa, replika telefon hastaneden çıktıktan sonra, tahsile başladı, i ■ocukoldu
İşte böyle bir İzmir seyahatimizde» bir gece sofrada otururlar-I ken aniden bir özel haber kendisine ulaştırıldı. Derhalayağakalk-I d vi' sofradakilere “Arkadaşlar, özür diliyorum, yemeğimiz sona I ermiştir, kusura bakmayın” dedi ve yarımdaki bizlere “Derhal Bur-I ga'ya hareket ediyoruz" talimatım verdiler, önce trenle, sonra da I otomobillerle Bursa’ya geldik. Mesele ertesi gün anlaşıldı. Bur-I sa'da irticai mahiyetteki bir hadise vukuu bulmuştu. Bu olay irticai mahiyette olduğu ve Atatürk olayı başkalarından duymak iste-I mediği için, hadiseyi bizzat mahallinde tetkik etmek ve de icap ■ eden tedbirlerin atamasını bizzat sağlamak üzere gece yansı ye-I meğini terk ederek ve onca yolu kat ederek Bursa’ya gelmişti.
0 yıllarda Atatürk’ün başım ezdiği irticai faaliyetler ufak ufal I yine başmı göstermeye başlamıştı. Bu sebeple bu olayları yerle rinde anında bastırmak istemişti.
Kısaca milleti için, vatanı için ne gündüzü ne de gecesi vard Tüm milletinin mevcudiyetine halel gelecek bir olayı sezdi n? her şeyi geriye atar ve hemen o olayın üstüne gider veniha
Yemek devam ederken, fasıl heyeti yavaş yavaş çalmaya baŞı mıştı. A|ır, ağır çok güzel çalıyor ve söylüyorlardı, yeniliyor*] içiliyordu. Her şey çok güzel devam ediyordu.
Birden fasıl durdu ve o malum yüzbaşı ayağa kalkarak kem&s Mahmut Karındaş olarak misafirlere tanıttıktan sonra, müthişli kova başladı. Şahane taklitler yapıyor, monologlar söylüyor, b*t a Atatürk olmak üzere herkesi güldürüyor, kırıp geçiriyordu.
İhı şovunu bitirdikten sonra, masasına getirtmiş olduğu bir tek inim ahizesini eline alarak, Atatürk’ün yanına geldi ve “Paşam iade ederseniz Büyük Taarruz sırasında bir şarklı erin yaptiğt|| leforı konuşmasını
1 kaçıyir"’ dedikçe, Atatürk kahkahalarla giüuyor gSHgm. Yemeğin bu şekilde devamı rnüddetince, Yüzbaşı Malimdi jıdaş ve arkadaşları, hem şahane bir fasılla hem de %üüHkat:s: ii0j0glarla, o gece Atatürk’e çok güzel bir akşam geçürtmae^ksinİL Yemeğin son safhasmda bu seferde, yemek ıs*ııd^3?kg me&e eşitlerinin isimlerini birbirine ekleyerek* mevlit makam imla gü*
%e\ bir gazel de okuyan Yüzbaşı Mahmut Karındaş. İM son $&&& nu da replika samsung s8 edge yaptıktan sonra masaya gelerek, Atatürirün ilerine sankfe ve de "Sizi mutlu ettiysek, ne mutlu bize, Paşam’" deyince Atatürk ayağa kalktı ve yüzbaşıyı hararetle kutladı ve çok teşekkür edfeigK rek uğurladı. Aynca böyle güzel programlı bir yemek tertip edem. Ali Hikmet Paşa’ya da aynca teşekkür ediyor, çok meuımıii okfeı-ğunu ifade ederek, sofraymi yapımı çok ilen seviy*^ S ğu için eski adının da Gemili olduğunu, bilahare yıBır^f Gemili adının Gemlik’e dönüştüğünü söylerdi. siPSİ
Türk tarihi, Anadolu’daki şehir ve nahiyelerimizin tarösî^! inişleri onun hep replika s8 edge ilgi alanı içindeydi. Zira o ülkesini bir iv,,-, 1 verdi.
O zamanlar Bursa’ya giden yollar toprak ve çok bozuktu. k.|> türk özellikle Bursa’ya sık gittiğinden bu yolun yapılması içindi limat da vermişti. Bursa’ya giderken yolun her iki kenarında, % I ki her an yapılacakmış gibi, kırılmış yol döşeme taşlan ve kunıi* i IgÖze çarpıyordu, ama hiçbirine dokunulmamıştı.
Bursa’ya varınca o zamanki Bursa Valisi Fatin Bey’i yanına | pıttı, bizler bir olayın patlak vereceğini hemen anlamıştık. Nitel® | ûraz sonra Vali Fatin Bey geldi. Atatürk ona hitaben biraz da set J ir şekilde “Vali Bey, Vilayetinize hangi yoldan gelirsem geleyimyri-nnızın hepsi bozuk, ama kenarlarda hep taş ve kum kümeleri yorum. Neden bu yollar yapılmıyor?” diye sorunca Vali Bey “Pa-m, yollanınız hep inşa halindedir, taşlan kırılmış, hazırlanmış fg ettedir, en kısa günde yapılacaktır efendim” cevabım verdiler, itatürk pek tatmin olmamıştı, ama işi daha fazla uzatmamak ı “Tamam Vali Bey tamam, ama lütfen çabuk bitirttirm" diye uğurladıktan sonra yanında bulunanlara dönerek “Yakıta n Bey, bir kâse yoğurt ile bir kazan suyu mayalayacak zekayı p” dediler.
te onun bu takipçiliği, kararlılığı, cesareti ve olay olan verd ila bitmesiyle Tunceli yollan dâhil, Türkiye’nin her yeri ek iu sallayarak, emniyetle gidip gelinen vnit
Karadeniz kıyıları da Atatürk’ün çok sevdiği yerlerdendi Trab-^altılann Atatürk’e köşk yaptırdıkları ve bekledikleri haberiyle gge Vapuru’yla hemen Trabzon’a seyahate çıkıldı. Güzel bir yol cviluktu. Bir ara güvertede şezlonguna oturmuş, kahvesini içiyordu, Yalnızdı, ben de uzaktan kendisini hayran hayran izliyordum, girden durdu ve bana döndü, eliyle yanma çağırdı. “Hacı Tevfik Kaptan nasıl; sağlığı, sıhhati iyi mi? Babam ihmal etmiyorsun değil mi? İşlerimiz yoğun, ama onları ihmal etme, ihtiyaçlarında izin al git, gör, sıkıntıları varsa hallet. Babanla bu denizde zor günleri beraber yaşadık, iyi ve kahraman insanlardı. Ne güzel ki böyle bir kahraman babanın oğlusun ve de benim yanımdasın, size çok güveniyorum, sağ olun cueuk” dedi. Ben de “Merak etmeyin Paşam, elim hep onların üzerinde, sık gidemesem de, rahatlarım temin ediyorum. Düşünmeniz ne büyük lütuf, ama onlar kadar, hatta bence daha önemlisi, benim size hizmet etmem, çünkü siz hepimizin, tüm Türk milletinin babasısınız” diye cevap verdiğimde yanağımı okşadı ve “Sağol, cucuk” dedi ve yine ufka doğru bakarak daldı gitti.
Trabzon’a vardığımızda, Trabzon’a hâkim bu yerde bulunan ve halkın dilinde Ata replika samsung s7 edge Köşkü denilen yere kadar tüm sahil ve yollarda binlerce TYabzonlu birikmişti. Onların çılgmca alkışlan ve de büyük tezahüratları arasında Ata Köşkü’ne vardık. Köşkü gören ve gezen Atatürk burayı çok ama çok beğendi, yapanlara iltifatta bulundu, teşekkür etti.
0 zaman Umumi Müfettiş Tahsin Bey tarafından ağırlanan Atatürk, iki gece iki gün replika s7 edge burada misafir edildi. Gündüzleri köşkün bahçesi çalışma odası gibiydi. Yalnız Trabzon halkı değil Artvin’den Hopa’dan kısaca civar yerlerden gelen halkla uzun uzun söyleyişler yaptılar. Dertlerini, sıkıntılarını dinleyip, ilgililere notlarını aldırdılar. O güzel insanların, köylülerin, onabakışlannıhiç unutamam. Sevgiyle, aşkla, takdirle, güvenle, inançla bakılan bı büyük insan Atatürk de aynı sevgi, şefkat ve de güvenle köylüsü ıe, insanına bakıyordu.
İşte zaten ülkeyi karşılıklı bu sevgi, bu inanç, bu güven kurta tıamış mıydı? Aksi halde dört bir yanı kuşatılmış bu ülkeyi ki angj —~Wrion temizleyip, kurtarabilirdi. Ö günler
A'^ltiife^ '‘V.^r s;V:: %./- '
. ym, mm mmm, b&ks&a m^0 y mmğ| oluşturup, l«îeak!i*ş^x>r, Onlara .moral w göç veriyordu, göçte bk\ıuisktı, O Atatürk'tü* . -
İrCtiKİH^ıt boş Bamanlarda ise civar halkın geiere^ S j| n nüliı oyunları seyrettiler* Son $&xx*ıui*cteyse bo se%^\| ferden .kurulu ince $aa takımının çaldığı şarkı w ımııiyctie dinlediler. Özellikle istediği Köşküm mn d«^\| ^ı şarfcısuu fevkalade güzel İcra ettiklerinde çokça allaş wC eğlendiler, nıutl» Odular.
Hrabzoıvda bir gün Ihtom Lisesi‘ne ziyaretimizde t t tün hocasına bir soru sordu 'replika iphone 7 plus ‘Hocanı, rakı haram mıdır, het^l dir?" Hoca bildiği bütün dini kuralları ortaya koyarak isw : haram olduğunu izah etti. Atatürk “O zaman haram ile ^| olan imama tabii olmak caiz değildir diye bir kaide vardırıl Allahın bildiğini kuldan ne saklayayım, rakı içerim yanı rak^ | melûfum. Hem Reisicumhurum, hem de inıam-ı ümmetim. <d nin bu hükmüne göre hana tabi olmak caiz değildir, öyleme i
deyince zavallı hocada şafak attı. Oradan buradan lafı dolaş#. 1 dıkça, Atatürk daha fena sıkıştırarak hocaya “Hoca Efendi n% | terih ol, eğer rakının haram olduğu fetvan sahih ise, öteki de s». I tiihtir. Kanaatini açık söyle.” Hoca ağlayacak hale geldi. Oyk | 'föylüyonım diyerek işin içinden çıkacaktı ki. Atatürk herkese I loğru dönerek “Efendiler, işte bunun içindir replika 7 plus ki Hazreti Peyganı- 1 er Müslümanlıkta rahiplik yoktur demiştir. Çünkü hangi di (ursa olsun, rahibin, yobazın eline düşünce felaket olıır, İsa’ra» ıhımı zamanındaki Yahudi mabedinden Engizisyon mahkeme tine, oradan da bize kadar uzanan İstanbul şeyhülislamlarına kınız. Tarihin her devresinde bu hakikati ispat eden deÜller ■dır” demişti.
Sitesi gtin, Trabzonlulara teşekkürlerle veda ettiler, aynı gemi ie engin Karadeniz’in replika iphone 7 dev dalgalarını yara yara, İstanbul’a dö e geçtik. Dönüşte tüm seyahat boyunca, daha evvel anlatım ığum, “Mu Kıtası” ile il
Ereğli’ye geldiğimizde yine kalabalık halkla beraber, Ereğlili Deniz Sporcuları, yanş futalarıyla Atatürk’ü liman dışında karşıladılar ve selamladılar. Deniz çok sakindi, adeta karıncalar su içer (abirince süt limanlık açık ve berrak bir hava. Biz de güvertedeyiz. Ne de olsa gemici çocuğu olduğum için, gözüm bu tür seyahatlerde hep havadadır. Rahmetli babacığımdan yağmur, kopya cep telefonu kar, fırtına bulutlan, rüzgârlar, nereden nasıl, ne zaman gelir hep öğrenmişim-dir. İşte o süt liman havada olmanuza rağmen kara tarafından gelen bulutlar beni endişelendirdi ve hemen kaptanın yanma koşarak durumu izah ettim. Kaptanımız da çok tecrübeliydi. Nitekim o da barometrenin süratle düştüğünü fark etmiş ama heyecan ve te laş yaratmamak için biraz ağırdan almayı yeğlemişti. Ama benin çoğu çocukluk günlerim babamla Bandırma Vapuru’nda, bu Kart deniz’in (Ulusu’nun) dev dalgalan arasında geçtiği için pratik te< röbem çoktu. Cemal Kaptan’a A tatürk’ü karaya çıkarmayalu acele geri tornistan yapıp dönelim” demem üzerine kaptan ofc< yerince hemen aşağıya indim ve de yaverlerine kıyıya çıkmak ü r<> ı»*»-»»-1-ilotmek üzere kopya cep telefonu geri dönüyoruz bilgisini kopya cep telefonu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder